-Merhaba ! Gitar mı çalıyorsunuz?
-Evet.
-Öğrenci misiniz peki?
-Evet
-Ne güzel olsa gerek bir müzik aleti çalabilmek. Ben de bağlama çalmak
isterdim. Hatta bir keresinde bir kursa başlamaya heves etmiştim ama
vakit olmamıştı, en sevdiğim türkü ne biliyor musunuz? Durun, durun
ne kadar da garip karşıladınız kim bilir bu davranışımı.
Oysa siz hiç istemediniz mi geminde ya da otobüste otururken gördüğünüz
biriyle konuşmayı, nereden gelip nereye gittiğini. Yoksa çok mu
meşguldunuz kendi kendinizle. Belki de içinizdeki sadece bir merak
yarım kalmış bir istek olarak sönüvermiştir. Böylesine bir şey o kadar
olasılık dışı bir durum haline geldiği için mi yoksa ancak yaşlı teyzelerle
amcaların ihtiyarlıklarına yakışık kalacak bir eylem olduğu için mi
vazgeçtiniz? Bazen de zor gelir konuşmak, yorucu. Sahi niye öyledir ki
konuşmak yürümek, görmek gibi değil. Kelimeler dilimizden dökülmeden
önce adab-ı muaşereti, kadınlığın, erkekliğin daha birçok şeyin
koridorundan geçmek zorundadır. Aptal görünmemeliyiz, toplumun ne kadar
iyi bir üyesi olduğunu kanıtlamalıyız sanki. Sizce de öyle değil mi?
İsminiz neydi?
-....Zeynep...
-Zey-nep ! Neden ilk görüşte aşk olur da arkadaşlık olmaz. Kaç kereden
sonra arkadaş olunur, kaç kereden sonra dost. Hangi mekanın hangi zamanın
içinde biraraya gelmek gerekir? Sizin hiç vapurda başlayan bir dostluğunuz
oldu mu, yoksa çok mu kısadır Eminönü-Kadıköy arası?
-Haydarpaşa İskelesi'ne yaklaştık, ineceğim ben.
-Bu sefer ben de Haydarpaşa İskelesi'nde insem Kadıköy'e yürüsem çok tuhaf
olurdu değil mi? Burası tam da muhabbetin bitmesi gerektiği yer hiç
başlamaması gerektiği gibi.
-Evet.
-Öğrenci misiniz peki?
-Evet
-Ne güzel olsa gerek bir müzik aleti çalabilmek. Ben de bağlama çalmak
isterdim. Hatta bir keresinde bir kursa başlamaya heves etmiştim ama
vakit olmamıştı, en sevdiğim türkü ne biliyor musunuz? Durun, durun
ne kadar da garip karşıladınız kim bilir bu davranışımı.
Oysa siz hiç istemediniz mi geminde ya da otobüste otururken gördüğünüz
biriyle konuşmayı, nereden gelip nereye gittiğini. Yoksa çok mu
meşguldunuz kendi kendinizle. Belki de içinizdeki sadece bir merak
yarım kalmış bir istek olarak sönüvermiştir. Böylesine bir şey o kadar
olasılık dışı bir durum haline geldiği için mi yoksa ancak yaşlı teyzelerle
amcaların ihtiyarlıklarına yakışık kalacak bir eylem olduğu için mi
vazgeçtiniz? Bazen de zor gelir konuşmak, yorucu. Sahi niye öyledir ki
konuşmak yürümek, görmek gibi değil. Kelimeler dilimizden dökülmeden
önce adab-ı muaşereti, kadınlığın, erkekliğin daha birçok şeyin
koridorundan geçmek zorundadır. Aptal görünmemeliyiz, toplumun ne kadar
iyi bir üyesi olduğunu kanıtlamalıyız sanki. Sizce de öyle değil mi?
İsminiz neydi?
-....Zeynep...
-Zey-nep ! Neden ilk görüşte aşk olur da arkadaşlık olmaz. Kaç kereden
sonra arkadaş olunur, kaç kereden sonra dost. Hangi mekanın hangi zamanın
içinde biraraya gelmek gerekir? Sizin hiç vapurda başlayan bir dostluğunuz
oldu mu, yoksa çok mu kısadır Eminönü-Kadıköy arası?
-Haydarpaşa İskelesi'ne yaklaştık, ineceğim ben.
-Bu sefer ben de Haydarpaşa İskelesi'nde insem Kadıköy'e yürüsem çok tuhaf
olurdu değil mi? Burası tam da muhabbetin bitmesi gerektiği yer hiç
başlamaması gerektiği gibi.