Yazıldı kitaplara,
dalgalara manyetik
sayısız kelimeler yazıldı,
yazıldı...
Okundu sayısız insan tarafından
okundu
okundu...
Dualar döküldü
dudaklardan koskoca
laboratuarlarda çarpışan parçacıklar.
Oturdu toplum sözleşmeye, köle gitti bey geldi...
Yenildi
içildi
içildi...
içmek bitmedi alemin sarhoşluğunda
kan vardı, karmaşa vardı
kahkaların ortasında,
o kahkalar ki
zincire vurulmuş özgürlüksüzlüklerin
güneşin doğuşuyla
batışından sonrasına
bir mekanda bir zamana sıkışmışlık.
İçindekilerin birbirini görmediği,
üstüne basıp geçtiği kapkara bir kutu.
ve zaman geldi öylesine
alemden bir parça
bir ademoğlunun devrine...
o ademoğlu ki
rüyaya daldı, başı dönüyordu
evren
Elif’i gördü bir saile
yığıldı yere
kollarını açtı evren
kucağındaydı, genişledi
nun’un noktası gibi kaldı
ortasında küçüldü
küçüldü
yok oldu.
Yoktu artık ama görüyordu
düşünüyordu yalnız
değil bir şeyle beraber sevişiyordu
bilinci.
Müzmin yalnızlıktan sonsuz
sevince erdi, yaşlar
süzüldü gözünden
düştü “Hayalin Derinlikleri”ne
yaş damlası yeniden varoldu
sayfanın üzerinde.
4 kapı 40 makam aşmıştı
toprak oldu
su oldu
ateş oldu
yel oldu
adem oldu
yarabbi dedi
“lebbeyk” dedi
“Küllü şey’in yer’ciu ilâ aslihi”
Abid oldu
zahid oldu
arif oldu
dehri
Geçti şehirlerden, insanlardan
geçti tanrıyı
buldu
insanı yalnızlığı düşünürken
Ve yalnızken bütünleşti diğerleriyle
Hayvan o
insan
sevgiyi bildi
nefreti
kötü oydu
iyi
öldürdü o
yaktı o
yaptı
insan o
insanlık
tanrı onda
o tanrıda
günah o
sevap
akıl o
duygu
o insan-evren
insan eriyip giden
varlıktan hiçliğe...